Sevgi, güven, paylaşım… Bir ilişkiden beklediğimiz temel duygular bunlarken, bazı ilişkiler tam tersine bizi tüketir, değersiz hissettirir, hatta duygusal olarak yıkar. Yine de o kişiden kopamaz, ona karşı derin bir bağ hissederiz. Mantığımız “Kaç!” diye haykırırken, kalbimiz “Kal!” demeye devam eder. İşte bu çelişki, toksik aşkın en can alıcı noktasıdır.
Hepimizin çevresinde şu cümleleri kuran biri olmuştur ya da belki bizzat kendimiz kurmuşuzdur:
“Bana iyi gelmiyor ama onsuz da yapamıyorum.”
“Çok üzülüyorum ama onu sevmekten vazgeçemiyorum.”
“Beni kırıyor ama değişecek diye umuyorum.”
Bu tür ilişkilerde yaşanan ikilemler, sadece duygusal değil, biyolojik ve psikolojik kökenleri de olan karmaşık bir durumdur. Bu yazıda, toksik ilişki dinamiklerini, bağlanma biçimlerimizi ve bu bağı neden bu kadar derinden hissettiğimizi açıklayacak; aynı zamanda nasıl iyileşeceğimizin yollarına da değineceğiz. Çünkü her sevgi, sağlıklı değildir; bazı sevgiler yorar, yıkar ve biz fark etmeden bizi biz olmaktan uzaklaştırır.
🔍 Toksik Aşk Nedir?
Toksik bir ilişki, taraflardan birinin ya da her ikisinin duygusal, zihinsel veya bazen fiziksel zarar gördüğü ilişki türüdür. Bu ilişkide sevgi; kontrol, kıskançlık, manipülasyon, suçluluk ve belirsizlikle karışır. Başta yoğun bir tutku, aşırı ilgi ya da romantik jestlerle başlar ve bu dönem sizi büyüler. Ancak zamanla ilişkinin iniş çıkışları, sizi adeta bir duygusal lunaparka sokar.
Toksik ilişkilerde sıkça rastlanan bazı davranış biçimleri şunlardır:
-
Aşırı kıskançlık ve kontrol: Kiminle konuştuğunuzu, ne zaman nerede olduğunuzu sorgulama.
-
Sürekli eleştirilmek ya da değersiz hissettirilmek: Yaptığınız hiçbir şeyin yeterli görülmemesi.
-
Sık sık küsmeler, cezalandırmalar, duygusal mesafeler: İletişim yerine sessizlik ve küskünlük tercih edilir.
-
“Sen bensiz yapamazsın” tarzı bağımlılaştırıcı cümleler: Size kendi başınıza bir hayat kuramayacağınızı inandırmaya çalışır.
-
Suçluluk hissettirme: Onun hataları bile sizin üzerinize yüklenir.
-
Tutarsız davranışlar ve belirsizlik yaratma: Bazen çok seven, bazen soğuk olan bir tavır sizi sürekli tahmin etmeye zorlar.
Bu tür davranışlar, zamanla kişinin benlik algısını zedeler, özgüvenini düşürür ve ilişki içinde “daha çok çaba sarf etmeliyim” düşüncesini doğurur. Oysa sağlıklı bir ilişkide sevgi; koşulsuz, güvenli ve besleyicidir.
🧠 Neden Böyle İlişkilere Çekiliyoruz?
1. Bağlanma Stilimizi Takip Ederiz
Çocuklukta bakım veren kişilerle kurduğumuz ilişki tarzı, yetişkinlikte romantik ilişkilerimize de yansır. Özellikle kaygılı bağlanma stiline sahip bireyler, sevgi için çaba göstermeye alışkındır. Sevgi kolay geldiğinde değil, zorla kazanıldığında kıymetli gelir onlara. Bu nedenle kıran, uzaklaşan, ilgiyi esirgeyen kişilere daha çok bağlanırlar.
Bağlanma stilleri sadece sevgiyi nasıl algıladığımızı değil, ayrılıkla nasıl başa çıktığımızı da belirler. Kaygılı bağlanan bireyler için ayrılık bir felaket gibidir. Çünkü çocuklukta yaşadıkları terk edilme ya da duygusal ihmal, bu anlarda tekrar canlanır. İşte bu yüzden, aslında zarar gördüğünü bildiği halde kopamaz kişi. Kopmak; yalnız kalmak, değersiz hissetmek, geçmiş travmalarla yüzleşmek anlamına gelir.
2. Kendi Değerimizi O İlişkide Ararız
Toksik bir partnerin ilgisini kazandığımızda kendimizi değerli hissederiz. “Bu kadar kötü biri bile beni sevdiğine göre demek ki özelim” gibi bilinçdışı bir düşünce oluşur. Bu düşünce, aslında özsaygı eksikliğinin ve dış onaya duyulan ihtiyacın göstergesidir.
Bu kişiler için ilişki bir “kendini ispat” alanıdır. Ne kadar çok değer verirsem, o da beni o kadar sever; ne kadar fedakârlık yaparsam, beni bırakmaz… Ancak bu denklem asla işlemez. Çünkü toksik ilişkide ne kadar çok verirseniz, o kadar çok tüketilirsiniz.
3. Tanıdık Gelen Acıya Bağlanırız
Ne garip değil mi? Bizi acıtan bir ilişki bile, tanıdık olduğu için güvenli gelebilir. Eğer çocuklukta sevgiyi kazanmak için mücadele ettiysek, bugün de sevgi için çabalamayı normal sayarız. Bu nedenle huzurlu, istikrarlı bir ilişki “sıkıcı” gelirken, iniş çıkışlı ilişkiler “tutkulu aşk” gibi algılanabilir.
Duygusal kaosa alışkın olan birey, dramı aşkın bir parçası zanneder. Oysa aşk; belirsizlik değil, netliktir. Korku değil, güvendir. Kaygı değil, huzurdur. Ama geçmişte hep savaşarak sevgi kazanıldıysa, “normal” olan bu gibi gelir: acı varsa aşk da vardır.
💬 Toksik Aşkın Yanılsamaları
-
“Onu iyileştirebilirim.”
Hayır. Kimse kimsenin terapisti değildir. Karşınızdaki değişmiyorsa, bu sizin yetersizliğiniz değil, onun seçimi olabilir. Karşınızdaki kişi değişmek istemiyorsa, tüm çabanız boşa gidecektir. -
“İlişkinin başında böyle değildi.”
Evet, değildi. Çünkü toksik ilişkiler çoğu zaman idealizasyonla başlar. İlk başta “ruh eşim” gibi hissettiren biri, zamanla sizi eleştirip küçümsemeye başladığında, eski güzel günlerin geleceği umuduyla kalırsınız. Bu, ilişkide yaşanan döngüsel şiddetin bir parçasıdır. -
“Onsuz yapamam.”
Bu cümle çoğu zaman duygusal bağımlılığın işaretidir. Gerçekte yapamamak değil, yapmaktan korkmaktır. Onsuz olmak demek, kendi başına kalmak demek… Ve bu yalnızlık, kişinin geçmiş yaralarını tekrar hatırlatır. Ancak bu korkunun üzerine gitmeden özgürleşmek mümkün değildir.
🛤️ Toksik Bir Aşktan Nasıl Kurtulurum?
Toksik bir aşk ilişkisi içindeysen ve bu döngü seni yoruyorsa, bu satırlar sana iyi gelecek. Öncelikle bilmelisin: Kopamıyor olman seni zayıf değil, yaralı yapar. Ve her yara zamanla iyileşebilir, yeter ki sen yüzünü o yöne çevir. Bu süreç sabır, farkındalık ve cesaret ister. İşte sana adım adım toksik bir ilişkiden kurtulmanın yolları:
1. Kendine Dürüst Ol: Ne Hissediyorsun?
İlk adım, bu ilişkide gerçekten ne yaşadığını ve nasıl hissettiğini tüm çıplaklığıyla fark etmektir. Kendine şunları sor:
-
Bu ilişkide gerçekten mutlu muyum?
-
Sürekli kaygılı, değersiz, güvensiz mi hissediyorum?
-
Onun yanında kendim gibi olabiliyor muyum, yoksa hep tetikte ve gergin miyim?
-
Bana sevgi veren biri mi, yoksa sevgi karşılığında beni kontrol mü ediyor?
Bazen bu sorulara cevap vermek can yakabilir ama bilin ki fark etmek, değişimin başladığı yerdir. Kendine şu cümleyi kurabildiğin anda dönüşüm başlar:
“Bu ilişki beni ben olmaktan uzaklaştırıyor.”
Çünkü toksik aşkın en büyük zararı, bizi kendimize yabancılaştırmasıdır. Ne kadar çok ödün verirsek, o kadar kendimizden uzaklaşırız.
2. Geçmişinle Yüzleş: Bağlanma Biçimini Anla
Toksik ilişkiler çoğu zaman “şu anki kişiyle” ilgili değil, çocuklukta temelleri atılmış duygusal ihtiyaçların tekrar sahneye çıkmasıyla ilgilidir.
Şöyle düşün:
Eğer bir ilişkide sürekli reddedildiğini hissediyorsan, bu sadece o kişinin sana davranışı değil, belki de çocukken reddedildiğin anıların yeniden canlanmasıdır.
Eğer hep sevilmek için çaba harcamak zorundaysan, belki de bir zamanlar sevgiyi hak etmek için uğraşmışsındır.
Bağlanma stilin kaygılı, kaçıngan veya dezorganize olabilir. Bunu keşfetmek, neden zarar gördüğün bir ilişkiye tutunduğunu anlamana yardım eder. Kendine şunu sor:
“Ben bu ilişkiye mi, yoksa bu ilişkide bana tanıdık gelen acıya mı bağlıyım?”
Bu farkındalıkla beraber, artık şunu görebilirsin:
Bu kişi seni iyileştirmeyecek. Ama sen kendini iyileştirdiğinde, bu kişiyi zaten seçmeyeceksin.
3. Gerçekle İdeali Ayır: Ne Umuyorsun, Ne Yaşıyorsun?
Toksik ilişkide kalan kişilerin en büyük tuzağı “bir gün düzelir” umududur.
Oysa değişim, istek ve çabayla olur. Sürekli seni kıran, küçük gören ya da yok sayan biri, eğer değişmek için hiçbir şey yapmıyorsa, onun hayal ettiğin haline değil, gerçek davranışlarına bakmalısın.
Bir ilişkide biri seni seviyorsa ama bunu davranışlarıyla göstermiyorsa, sadece sözler yetmiyorsa…
Gerçek şu: Sevgi, eylemdir. Sürekli canını yakan bir sevgi, gerçekten sevgi değildir.
Kendine şu soruyu sor:
-
Onun “olmasını istediğim” haliyle mi birlikteyim, yoksa gerçek haliyle mi? Bu farkı görmek, bağı kesmenin en güçlü adımıdır. Çünkü kişi, çoğu zaman ilişkiye değil, ilişkinin hayaline bağlı kalır.
4. Sınır Koy ve Uzaklaş: Temas Kesmeden İyileşemezsin
Toksik ilişkiden çıkmak, çoğu zaman radikal bir kararı beraberinde getirir:
Teması kesmek.
Bu; mesaj atmamak, sosyal medyadan takip etmemek, ortak arkadaşlarla iletişimde mesafe koymak gibi adımlarla başlar. Çünkü onun sesini duyduğun, onunla ilgili bir haber aldığın her an, beynin onu yeniden “özlemle” çağırır.
Bu süreçte “acıdan kaçmak” değil, acıya rağmen kendi yanında kalmayı öğrenmek önemlidir.
Unutma:
Bağımlı olduğun şeyi bırakmak kolay değildir. Ama seni yıkan kişiye tekrar tekrar dönmek, iyileşmeni geciktirir.
Bu noktada bir “duygusal detoks” süreci başlatmalısın. Tıpkı bir bağımlılıktan arınır gibi… Geri çekildikçe, sis perdesi kalkar. O zaman ne kadar çok sustuğunu, bastırdığını, vazgeçtiğini görebilirsin.
5. Profesyonel Destek Al: Kendini Terapiyle Yeniden Tanı
Bir toksik ilişkiden sonra yalnız baş etmek zor olabilir. Çünkü bu ilişkiler sadece ayrılık değil, aynı zamanda bir “benlik kaybı”dır.
Terapi, sana bu ilişkide neye tutunduğunu, neden ayrılmaktan korktuğunu, asıl neye ihtiyacın olduğunu gösterir.
Özellikle EMDR, şema terapi ve bağlanma temelli terapi modelleri, geçmiş yaraların üzerine gitmene, onları dönüştürmene yardım eder.
Çünkü sorun sadece “o kişiyle” değil; sana o kişiyi seçtiren, bağlayan ve vazgeçemeyen parçanladır. İşte terapi, tam da orayı şefkatle çalışır.
Kendine bu soruyu sor:
“Ben bir daha böyle biriyle karşılaşmamak için içimde neyi dönüştürmeliyim?”
6. Kendine Yeni Bir Hayat Kur: “Onsuz Kimim?”i Keşfet
Ayrıldıktan sonra boşluk hissi çok normaldir. Çünkü sadece bir kişiden değil, onunla birlikte kurduğun hayalden, rutinden, alışkanlıktan da ayrılmış olursun. Ama bu boşluk, kendine alan açman için bir fırsattır.
Yeni uğraşlar edin. Ertelediğin bir kursa başla, seyahate çık, günlük tut, bir projeye dahil ol. Kendini yeniden var et.
Çünkü iyileşme, sadece geçmişi bırakmakla değil, yeniyi inşa etmekle olur.
Ve şunu unutma:
Toksik bir ilişki bitince eksilmezsin. Aksine, geri kazanırsın: zamanını, huzurunu, benliğini…
🌱 Kendini Seçtiğin Gün, Bir Şeyler Değişir
Toksik aşktan kurtulmak; sadece birinden uzaklaşmak değil, aynı zamanda kendine dönmektir.
Artık kendini incitmeyecek bir hayatın mümkün olduğunu kabul etmektir.
Ve belki de en güzeli, bir daha asla sevilmek için kendinden vazgeçmeyeceğin bir yolculuğa çıkmaktır.
Şunu unutma:
“Sevgi uğruna kendini kaybettiğin bir yer varsa, orası artık sevgi değildir. Orası sınırlarını çizip ‘ben varım’ deme zamanıdır.”
Aşk Acıtmak Zorunda Değil 💫
Aşk; güven, huzur, destek ve sevgiyle büyümelidir. Sizi sürekli kıran, eksilten, yoran bir ilişkiye “aşk” demek, duygusal ihtiyaçları aşk sanmak olur. Ve bu noktada yapılacak en cesur şey; kendini seçmektir.
Toksik aşk, sizi başkasına değil, kendinize yabancılaştırır. Ama unutmayın: Kimsenin sevgisi, kendinize vereceğiniz değerin önüne geçmemelidir. Birini sevmek için önce kendinizin yanında durabilmelisiniz.
Ayrılmak bir son değil, kendinize yeniden kavuşmanın başlangıcıdır. Çünkü gerçek aşk, önce kendinizle kurduğunuz sağlıklı bağda başlar. Ve bu bağ güçlendikçe, sizi kıran değil, büyüten ilişkileri hayatınıza çekmeye başlarsınız.
Her toksik ilişkiden sonra gelen iyileşme süreci; daha güçlü, daha bilinçli ve daha değerli hissettiğiniz bir hayatın kapılarını aralayabilir. Çünkü siz, eksik değil; sadece hatalı bir hikâyeye tutunmuş birisiniz. Ve yeni bir hikâye yazmak, her zaman mümkün.
Uzm. Psk. Burak Akkaya